21 Aralık 2020 Pazartesi

MEİBOMİAN BEZLERİMİZİ KORUMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

Göz sağlığımız için son derece önemli olan meibomian bezlerimizi korumak için nelere dikkat etmeliyiz?
- Düzenli aralıklarla göz muayenesinin yaptırılması ve bu muayenelerde meibomian bezlerine ve gözyaşına yönelik testlerin de (invaziv olmayan gözyaşı kırılma zamanı tespiti, meibografi, flöresein ile boyama) yaptırılması önemlidir. 
- Rutin olarak yapılacak kapak hijyeni (sıcak uygulama + masaj / kirpik dibi temizliği) son derece etkilidir.
- Meibomian bezlerdeki yağların bozulmasına neden olabilecek sistemik ilaçların (Roaccutane) kullanımı, mutlaka bir göz hekimi kontrolünde olmalıdır.
- Kapak ve kirpiklere yönelik yapılacak estetik uygulamalar öncesinde ve sonrasında göz muayenesi önemlidir.
- Kadınlarda göz kapaklarına ve kirpikli kenara yapılan makyajın doğru ürünlerle, düzenli olarak temizlenmesi meibomian bez sağlığı açısından çok önemlidir. 
- Glokom ilacı ya da ilaçları kullanan hastaların, meibomian bez hastalığı açısından dikkatli olmaları ve düzenli aralıklarla takip edilmeleri gereklidir.
- Sağlıklı beslenme ve düzenli spor meibomian bez sağlığı açısından önemlidir.
- Kuruyemiş tüketimi kısıtlı tutulmalıdır.
- Akne Rozasea (Gül Hastalığı) gibi cilt rahatsızlıklarının göz ve dermatoloji hekimlerince beraber takip ve tedavi edilmesi meibomian bez sağlığı için önemlidir.
- Göz hekimi kontrolünde oral omaga-3 desteği meibomian bez sağlığına katkı sağlayabilir.
- Son yıllarda kliniklerde uygulanmaya başlayan tedavi yöntemlerinin (LipiFlow, IPL) belli aralıklarla düzenli olarak yaptırılması, meibomian bez sağlığını korumada son derecede öne mlidir. 

Sağlıklı günler diliyorum,

Prof. Dr. Koray Gümüş
Memorial Ankara Hastanesi

Detaylı Bilgi:
0-532-665-2101





 





15 Temmuz 2020 Çarşamba

ÇOCUKLARDA MİYOPİYİ DURDURMAK İÇİN HANGİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR?



Miyopi dünya çapında ciddi bir yükseliş trendindedir. 

Peki, çocuklarımızdaki miyopinin ilerlemesini durdurmak için hangi önlemler alınmalıdır?

-       Yakın aktivitelerin olabildiğince kısıtlanması gerekir.

-       Yakın aktivite içinde olanların 20-30 dakikada bir mola vermesi ve aralıklarla 20-30 saniye boyunca uzak noktalara bakması önerilir.

-       Koruyucu bir önlem olarak, çocukların günde en az 1 saat, açık hava aktivitelerine yönlendirilmesi gerekir.

-       Ev içinde çalışmaların loş ve karanlık ortamlarda değil; aydınlık ortamlarda yapılması gereklidir.

-       Oyun amaçlı tablet / telefon kullanımı, çocukların yaşlarına göre, günde iki ya da üç ayrı zamana bölünmeli ve her bölüm 30-45 dakikalık seanslar şeklinde düzenlenmelidir.

-       Ekrana çok yakından değil, olabildiğince uzaktan bakılmalıdır.

-       Miyopun ilerlemesini yavaşlatmak için, göz doktoru kontrolünde topikal atropin (%0.01) göz damlası günde bir kere damlatılabilir.

-       Miyopun ilerlemesini yavaşlatmak için, ortokeratoloji lensleri yani gece yatarken kullanılan özel tasarım lensler göz doktoru kontrolünde kullanılabilir.

4 Haziran 2020 Perşembe

NORMALLEŞME SÜRECİNDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?



1 Haziran itibariyle ülkemizde yeni normalleşme adımları yürürlüğe girmiştir. Ancak salgının dünyada ve Türkiye’de sona ermesi için gereken üç koşuldan biri henüz sağlanmamıştır. Nedir bu koşullar? 
1- Covid19 için geliştirilmiş etkili bir ilaç ya da aşı yoktur.
2- Toplumun çoğunluğu Covid19 virüsüne maruz kalarak doğal yolla bağışıklık kazanmamıştır.
3- Virüsün mutasyona uğrayarak bulaşıcılığının azaldığına ya da tamamen kaybolduğuna dair herhangi bir bilimsel veri yoktur.

Dolayısıyla virüsle mücadelede kişisel tedbirlerin alınması son derece önemlidir. Alınması gereken tedbirler:
- Dışarada fiziksel mesafeye dikkat etmek
- Düzgün maske kullanımı
- Sık ve etkin el yıkama (Sabunla ve en az 20 saniye)
- Çalışma alanlarının yüzey temizliği
- Zorunlu olmadıkça kalabalık ortamlara girilmemesi
- Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması (düzenli uyku, dengeli beslenme, stresten uzak durmak, düzenli spor,...)

Herkese sağlıklı günler diliyorum,
Prof. Dr. Koray Gümüş

27 Mart 2020 Cuma

GLOKOM

 
Glokom Nedir?
Glokom genellikle göz içi basınç yüksekliğine bağlı olarak meydana gelen görme sinirinin ilerleyici tahribatıdır. Ancak, göz içi basıncının normal değerlerde tespit edildiği glokom olguları da bulunmaktadır (Normal Basınçlı Glokom).  
Glokom hastalığının nedenleri ve tipleri nelerdir?
Normalde göz dokularının beslenmesi için göz içerisinde sürekli olarak bir sıvı sentez edilir ve bu sıvı sürekli olarak bazı yollar aracılığıyla gözü terk eder. Kısacası, göz içindeki bu sıvı sürekli olarak devir-daim yapmaktadır ve bu mekanizmadaki herhangi bir bozukluk göz içi basıncının yükselmesine neden olur. Yükselen göz içi basıncı da görme sinirinde tahribata ve sinir ölümüne neden olmaktadır. 
Glokom, doğumsal yani genetik nedenlerle oluşabileceği gibi sonradan da oluşabilmektedir. Glokoma neden olan başlıca etken gözde bulunan drenaj kanalların tıkanması veya bazı yapısal bozukluklar sonucunda işlevselliğini kaybetmesidir. 
Glokom oluş mekanizmasına, ortaya çıkış zamanına ve gözün yapısına göre farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Bir sınıflamaya göre; glokom konjenital (doğumsal) ya da sonradan ortaya çıkan glokom şeklinde sınıflandırılabilir. Diğer bir sınıflamaya göre; glokom primer (başka bir hastalığa bağlı olmaksızın gelişen saf glokom) ve sekonder (başka bir göz hastalığının yarattığı glokom) glokom olmak üzere sınıflandırılır. Başka bir sınıflandırmada ise, glokom 3 gruba ayrılabilir: 1) Açık açılı glokom 2) Dar açılı glokom 3) Sekonder (diğer göz rahatsızlıklarına bağlı gelişen) glokom.  
Açık Açılı Glokom: En sık rastlanılan glokom tipi olan açık açılı ya da diğer ismiyle kronik basit glokom, toplumun yaklaşık yüzde birinde ve daha çok 40 yaşın üzerinde ortaya çıkmaktadır. Basınç artışına göz sıvısının dışa akımındaki azalmanın yol açtığı kabul edilir. Göz içi basıncın artış hızı nispeten yavaş olur ve hasta bu artışa uyum göstereceğinden dolayı durumdan haberdar olmaz. Hastalığın bir diğer sonucu olan çevre görme alanı kayıpları da hasta tarafından hissedilmez. Görme kaybının farkına varıldığı zaman da hasar kalıcı hale gelmiş olur. 
Açı Kapanması Glokomu (Dar açılı glokom): Açı kapanması glokomu (glokom krizi) dar açılı hastalarda, göz sıvısının dışa akışındaki ani duraklamaya bağlı göz içi basıncının hızlı bir seyirle oldukça yüksek değerlere çıkması sonucu oluşur. Hastada şikâyetler ani ve belirgin olur. Göz tansiyon krizi olarak da bilinen bu durumda hasta çok ağrı hisseder, bulantı ve kusma meydana gelebilir. Bununla birlikte göz kızarır, kornea bulanıklaşabilir ve görme azalır. Gözün önemli bir acili olan bu durumda tedavinin gecikmemesi gereklidir. Aksi halde, hastalarda kalıcı körlük meydana gelebilir.  
Glokomun belirtileri nelerdir? 
Glokomun belirtilerini iki ana grupta incelemek gerekir. Çocukluk çağı glokomunda en yaygın görülen belirtiler ve bulgular kornea çapının normalden geniş olması, ışığa karşı duyarlılık ve göz sulanmasıdır. Erişinlerde ise glokom çoğu zaman hiçbir belirti vermez. Başlangıç evresindeyken, yani görme sinirlerinde neredeyse yüzde 50 hasar meydana gelmeden belirti vermeden ilerleyebilir. Ancak göz tansiyonu çok yükseldiğinde bazı hastalarda şiddetli ağrı, kusma, kızarıklık ve görme azalması tablosuyla acil bir hastalık olarak ortaya çıkabilir.
Glokom hastalığında risk faktörleri nelerdir?
Glokom hastalığının en önemli risk faktörleri arasında aile öyküsü ve ileri yaş bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, göz içinde psödoeksfoliasyon materyalinin bulunması da önemli bir glokom risk faktörüdür. Hastalarda diyabet, sistemik hipertansiyon, uyku apnesi mevcudiyeti ve sigara tüketimi de glokomla ilişkili olabilmektedir.  
Glokom hastalığının tanısı nasıl konulur?
Glokom hastalığının tanısında öncelikle çok iyi bir hikâye sorgulaması yapmak gerekir. Çünkü, aile öyküsü tanıda oldukça önemlidir. Sonrasında yapılacak detaylı göz muayenesi bize glokomla ilgili önemli ipuçları sunmaktadır. Ancak glokom tanısını koymak için çoğu zaman ileri tetkiklere ihtiyaç duyulmaktadır. Glokom tanısında mutlaka yapılması gereken testler: tekrarlayan göz içi basınç ölçümleri, gonyoskopi ile açı değerlendirilmesi, kornea kalınlığı ölçümleri (pakimetri), OCT ile optik sinirin değerlendirilmesi, sinir lifi analizi ve görme alanı testleridir.
Göz tansiyonu nasıl ölçülür? Göz tansiyonunun normal değeri nedir?
Göz tansiyonu “Tonometre” adı verilen bir cihaz ile ölçülür. Gözle temas eden ve etmeyen farklı tipleri bulunmaktadır. Gözle temas ederek ölçüm yapan modelleri (Aplanasyon tonometresi) ile daha hassas ölçüm alınmaktadır. Bu nedenle şüpheli olgularda glokom tanısını koymak için aplanasyon tonometresi tercih edilmelidir. Bu yöntem öncesinde, göz tansiyonu ölçülmeden önce, göze uyuşturucu bir damla damlatılmaktadır. Gözle temas etmeyen tonometre cihazlarında ise tansiyon ölçme işlemi, göze hava püskürtülerek gerçekleştirilmektedir ve bu yöntem rutinde ve taramalarda tercih edilmektedir.   
Herkes için geçerli standart bir göz içi basınç değer aralığı bulunmamakla beraber, genel kabul edilen aralık 10-20 mmHg’dır. Göz tansiyonu kornea kalınlığına göre değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle göz tansiyonu değerlendirilmesi yapılırken kornea kalınlığına ve buna bağlı düzeltilmiş göz tansiyonuna da mutlaka bakılmalıdır.     
Glokom hastalığının tedavisi nasıldır? 
Açı kapanması glokomunun tedavisi acildir ve farklıdır. Burada bahsedilen tedavi şeması daha çok primer açık açılı glokom hastalığının tedavisidir. Tedavideki ana amaç göz içi basıncını etkin bir şekilde düşürerek, görme sinirindeki tahribatın ilerlemesini durdurmak veya olabildiğince yavaşlatmaktır. Tedavide ilk olarak topikal (damla şeklinde uygulanan) anti-glokom (göz tansiyonunu düşüren) ilaçlar tercih edilmektedir. Bu damlalar tek kullanılabilecekleri gibi, bazı durumlarda birden fazla şeklinde de kullanılabilmektedir. Burada bilinmesi gereken nokta, bu ilaçların doktor kontrolünde ömür boyu kullanılmaları gerekmektedir. Damla tedavisinin yetmediği durumlarda lazer ya da çeşitli cerrahi tedaviler gerekebilmektedir.
Yukarıda sözü geçen tüm tedavi seçeneklerinde amaç gözün mevcut durumunu korumaktır. Tedaviler ile glokom hastalığında oluşmuş hasarın düzeltilemeyeceği, ancak zamanında yapılan tedavi ile gelecekte oluşabilecek hasarların önüne geçmenin mümkün olabildiği unutulmamalıdır. Bu sebeple rutin göz muayeneleri ve takip ihmal edilmemelidir.
GLOKOM HASTALIĞI İLE İLGİLİ EN SIK SORULAN SORULAR
Glokom hastalarının kontrol süreleri ne kadar olmalıdır?
40 yaş üzerindeki kişilerin yılda bir kez, aile öyküsünde glokom gibi ciddi göz hastalığı olan kişilerin ise 6 ayda bir göz muayenesi yaptırması gerekir. 
Glokom hastalığında erken tanının önemi nedir?
Sinir hücreleri yenilenme yeteneğine sahip değildir. Bu sebeple glokomun görme sinirlerinde meydana getirdiği tahribatın geri dönüşü olmamaktadır. Göz tansiyonu mutlaka erken tanı konulması gereken önemli bir göz hastalığıdır. Hastalığın geç teşhis edilmesi telafisi mümkün olmayan görme kayıplarına ve körlüğe neden olabilmektedir. 
Göz tansiyonunun normal değeri nedir? 
Normal göz içi basıncı,  optik sinir üzerinde harabiyete ve görme alanlarında kayba yol açmayacak bir basınç seviyesi demektir ve kişiye özel bir değerdir. Bu seviye bireyler arasında farklılık gösterebilir. Ancak üst ve alt sınır kabul edilebilecek değerleri söz konusudur. Genellikle 9-10 mmHg alt sınır, 20-21 mmHg üst sınır olarak kabul edilir. Bu sınırlar içinde dahi optik sinir üzerinde glokom hasarı olabilmektedir. Çünkü glokomun oluşumunda etkili olan tek faktörün göz içi basınç düzeyi olmadığı bilinmektedir.
Göz tansiyonu yüksekliği ile glokom aynı anlama gelir mi?
Göz tansiyonu yüksekliği ile glokom aynı anlama gelmez. Göz tansiyonunun yükselmiş olması göz içinde üretilen göz sıvısının kan damarlarına geçmeyip gözün içinde birikmesi olurken, glokom ise bir göz siniri hastalığı olmaktadır. Göz tansiyonunun yüksek olması glokom olma olasılığını yükseltir ama nedenini oluşturmaz. Tıpkı ailesinde glokomlu akrabaların olması gibi göz tansiyonu yüksekliği de glokom için bir risk faktörüdür. 
Spor yapmanın glokoma faydası olur mu? 
Sağlıklı vücutta glokomun kötüleşme hızı yavaşlayacağı için spor yapılması önerilir. Ancak pigment dispersiyonu sendromu ve bunun sonucu gelişecek pigment glokomu adı verilen özel bir glokom tipinde hastaların ağır sporlardan kaçınması gerekir. Hastalar spor yapmadan önce sahip olduğu glokom çeşidini doktoruna sormalıdır. Ayrıca dalma sporu ve bazı yoga hareketleri göz içi basıncını artırarak glokoma olumsuz etki edebilir. Bu tür sporlardan uzak durulmalıdır.
Glokom krizi nedir?
“Açı Kapanması Glokomu” da denilen glokom krizi, daha çok göz içi sıvısının gözü terk ettiği bölümdeki açının dar veya kapanmaya meyilli olduğu gözlerde gelişir. Açı kapanmadığı sürece bir sorun olmaz. Açının tıkanması göz içi sıvısının göz içinde sıkışmasına sebep olarak göz içi basıncı 50mmHg’nın üstüne çıkmasına yol açar. Böylece gözde çok şiddetli bir ağrı hissedilir, korneada sıvı toplanır, görme bozulur ve ışık etrafında renkli halkalar görülmeye başlanır. Bu seviyelerdeki göz içi basıncı gözbebeğini de felç ederek, gözün aşırı duyarlı ve ağrılı olmasına sebep olur. Meydana gelen göz ağrısı kusmaya neden olabilecek kadar şiddetli olabilmektedir. Bu duruma verilen isim glokom krizidir. Kriz çoğunlukla öncelikle tıbbi müdahale ve ardından cerrahi tedavi gerektirir. Genellikle drenaj açısı dar kişiler doktorları tarafından böyle bir kriz için uyarılırlar. 
Glokom krizi genellikle 60 yaşlarında, kadınlarda erkeklerden 4 kat daha yüksek ve anatomik özelliği nedeniyle aile öykülülerde daha fazla görülmektedir. Bunun yanında diyabet, göz damar tıkanıklıkları, üveit, komplikasyonlu katarakt ameliyatları ve çok çeşitli durumlar ikincil olarak açı kapanması glokomuna sebep olurlar.



23 Mart 2020 Pazartesi

CORONA VİRÜS İLE MÜCADELEDE NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ?


Korona virüs öksürük, hapşırık, gülme veya konuşma sırasında çevreye yayılan virüsün sağlam kişinin mukozalarına (ağız, burun ve gözler) direkt temas etmesiyle ya da ellerimizle bulaşmaktadır. Kendinizi ve toplum sağlığını korumak için neler yapmalısınız nelere dikkat etmelisiniz?

- Öncelikle lütfen evden çıkmayınız. Bu önlem hastalığın toplumdaki yayılımını yavaşlatmakta oldukça kritiktir. Gereksiz her dışarıya çıkışınız hem kendinizi hem de 65 yaş üzeri ve kronik hastalığı olan büyüklerimizi tehlikeye atmış olacak. 
- Hastalığın kendimize ya da başkasına bulaşını önlemede en etkin yöntem el yıkamaktır. Lütfen ellerinizi bol köpükle ve en az 20 saniye boyunca sık sık yıkayınız. Ellerinizi asla yüz bölgemize temas ettirmeyiniz. Gözlerinizi kaşımayınız. Göz kaşıntısı çok ise yüzünüzü soğuk suyla yıkayınız. 
- Bu süreçte kontakt lens kullanıcıların çok daha dikkat etmeleri gerekir. Bu dönemde tercihan gözlük kullanmak gerekir. Kontakt lense devam etmeniz gerekiyorsa, lütfen bakım kurallarına çok dikkat ediniz. Lens solüsyonu dışında asla başka bir sıvı kullanmayınız. Lens kabını da solüsyonla her gün ovalayarak temizleyiniz. 
- Rutin göz damlası kullanan hastalarımızın damlalarını damlatmadan önce mutlaka el yıkamaları ve damlaların uçlarını temiz tutmaları gerekmektedir.
- Acil durumlar dışında göz muayenelerinizi lütfen erteleyiniz. Şikayetleriniz olduğunda telefonla ya da sosyal medya aracılığı ile doktorunuza ulaşabilirsiniz. 
- Acil durumlar dışında lütfen gözle ilgili herhangi bir işlem (Excimer Laser, vb.) ya da ameliyat (Katarakt, vb.) yaptırmayınız. 
- Uyku düzeninize lütfen dikkat ediniz. Saat 23:00-03:00 arasındaki uykuyu kaçırmayınız. Çünkü, bu zaman dilimi kandaki melatonin ve büyüme hormonu seviyesi açısından çok kritiktir. 
- Düzenli egzersiz yaparak, kandaki anti-oksidan seviyenizi yükselterek savunma sisteminizi güçlendirebilirsiniz.
- Temiz hava ve bol oksijen olmazsa olmazdır. Lütfen evinizi ya da kaldığınız ortamı sık sık havalandırınız.
- Kesinlikle sigara ve alkol tüketmeyiniz.
- Bu dönemde yedikleriniz ve içtikleriniz de son derece önemlidir. Olabildiğince sağlıklı gıdalar tüketerek, bol su içerek ve günde en az 2 kez sade soda tüketerek sağlıklı yaşam için gerekli vitamin ve minarelleri alabildiğimiz kadar almalısınız.  
- Unutmayınız ki, şu anda hem biyolojik hem de psikolojik savaş halindeyiz. Bu nedenle ruhunuzu da beslemeyi unutmayınız. Öneriler: bol kitap okumak, resim yapmak, puzzle ile uğraşmak, müzik dinlemek, dans etmek…
- Bütün bunları geride bırakacağız. Asla umudunuzu yitirmeyin! Kendinize iyi bakın!   

İletişim:
(Cep -iş) 0-532-665-2101
(E-mail) drkoraygumus@gmail.com
(Instagram) @profdrkoraygumus
(twitter) drkoraygumus  
-->

19 Mart 2020 Perşembe

KURU GÖZ HASTALIĞINA GENEL BAKIŞ

 - Göz kuruluğu bir hastalık mıdır? Göz kuruluğunun belirtileri nelerdir?
Evet, göz kuruluğu yaşam kalitesini ciddi bir şekilde etkileyebilen ve tedavi edilmediğinde görmeyi de tehdit edebilen bir göz hastalığıdır. Belirtileri yanma, batma, kaşıntı, sulanma, kum varmış hissi, kızarıklık, gün içerisinde görmede dalgalanma ve gözde hissedilen yorgunluktur. 


- Göz kuruluğu günlük hayatımızı nasıl etkiler?
Gözlerimiz gün boyu dış ortamla (kuru ve kirli hava, klima) etkileşim halindedir. Bu nedenle, gözlerimizi gün boyu belirli aralıklarla kırpma ihtiyacı hissederiz ve günde ortalama 10.000’in üzerinde göz kırparız. Bu da demek oluyor ki, gözde bir kuruluk olduğunda, konforsuzluk ve görme kalitesinde bozulma her göz kırpmada hissedilecektir.    

- Göz kuruluğunun ana sebeplerinden biraz bahsedebilir misiniz?
Kuru göz hastalığı farklı nedenlere bağlı olarak gelişebilir ve temel olarak üç ana grupta incelenebilir: 1)gözyaşının miktarca az olması (aköz yetmezlik) 2) lipid eksikliğine ya da blefarite (kirpik dibi iltihabı) bağlı buharlaşmayla karakterize 3) miks tip (iki durumun bir arada olması). Aköz yetmezliğe bağlı kuru göz hastalığı genellikle romatolojik hastalığı olan kişilerde görülmektedir ve sıklıkla ağız kuruluğu şikâyeti ile birliktelik gösterir. Gözyaşının buharlaşması ile karakterize kuru göz hastalığı ise toplumda en sık rastladığımız tiptir ve 7’den 77’ye her yaşta görülebilmekle beraber, yaşla birlikte artış gösterir.

- Kadınlarda yanlış makyaj malzemesi seçimi, göz makyajının düzenli temizlenmemesi göz kuruluğu ile doğrudan ilişkili midir?
Bu soru kadınların göz sağlığını korumak açısından oldukça önemlidir. Göz makyajında kullanılan malzemelerin kalitesi, yapılan makyajın göz ön yüzeyine yakınlığı ve temizlenip temizlenmemesi göz sağlığını direkt olarak etkileyebilmektedir. Gözyaşımızın önemli bir parçası yağdır ve bu yağ kapaklarımızdaki meibomian bezlerinde üretilmekte ve kirpikli kenardan göz ön yüzeyine salgılanmaktadır. Dolayısıyla, yapılan makyajların günlük ve düzgün bir şekilde temizlenmemesi bu bezlerin uçlarının tıkanmasına ve uzun dönemde bu bezlerin ölümüne yol açarak, kuru göz hastalığının oluşumunu tetiklemektedir. Bunun yanı sıra, seçilecek makyaj malzemelerinin kalitesi de oldukça önemlidir. Makyaj malzemeleri içinde bulunan bazı kimyasal maddeler kirpik diplerinde iltihaba neden olmaktadır. Makyajın yapılma şekli ve yoğunluğu da göz sağlığını etkileyebilecek diğer etkenlerdir. Örneğin, göz ön yüzeyine çok yakın ve yoğun yapılan makyajlarda makyaj malzemeleri göz içine kaçarak, gözde irritasyona ve kızarıklığa neden olmaktadır.   
- Bu durumda özellikle kadınların dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
Sürekli makyaj yapan kadınlarda rutin göz muayenesi oldukça önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken konu genel göz muayenesinin yanı sıra kuru göz ve oküler yüzey testlerinin detaylıca yapılıyor olmasıdır. Kliniğimizde bize başvuran kadın hastalarda özellikle kapaklar, kirpikli kenarlar, meibomian bezler, gözyaşı ve gözün ön yüzeyi yüksek teknolojik cihazlarla analiz edilmekte ve tüm hastalara kapak / kirpik dibine özel masaj ve temizliğinin önemi anlatılmaktadır. Klinik tecrübelerimiz göstermektedir ki, maalesef toplumumuzda kapak hijyenine yeterli önem verilmemektedir. Bu konuda farkındalığın arttırılması, kuru göz hastalığının önüne geçilmesinde oldukça önemlidir. Rutin yapılması gereken kapak hijyeninin yanı sıra, ofis ortamında doktor kontrolünde düzenli aralıklarla yapılacak özel tedaviler de göz sağlığı açısından çok önemlidir. Türkiye’de yakın zamanda kullanılmaya başlanacak bu tedavi yönteminin amacı alt ve üst kapaklara sıcak uygulamayla beraber ritmik masajlar yaparak, bezlerdeki katılaşmış yağın boşaltılmasını sağlayarak daha sağlıklı bir gözyaşı elde etmektir.

- Göz kuruluğu şikâyeti ile gelen hastalar genellikle hangi yaş aralığında? Göz kuruluğunun oluşmasında hangi faktörler etkilidir?
Göz kuruluğu hastalığının başlama yaşı altta yatan nedene göre değişmektedir. Örneğin, romatolojik temelli hastalıklara bağlı gelişen göz kuruluğu ile buharlaşmaya bağlı gelişen göz kuruluğunun başlama yaşları farklı olabilmektedir. Ancak, şu bir gerçek ki, yaşla birlikte özellikle kadınlarda menopoz sonrası kuru göz hastalığının görülme sıklığı ve şiddeti artmaktadır. Bu nedenle, kadınların bu dönemde çok yakın kontrolde olmaları gerekmektedir. Bunun yanı sıra, özellikle son dönemde artan dijital ekran mağruziyeti nedeniyle kuru göz hastalığı çok daha erken yaşlarda çocuklarımızda da görülmeye başlanmıştır. Kuru göz hastalığının oluşmasını tetikleyen durumları özetleyecek olursak; ilerleyen yaş, kadınlarda menopoz, ekran mağruziyeti, kuru iklim, bazı sistemik hastalıklar ve kullanılan ilaçlar, klima kullanımı, az su içme, kötü beslenme, kontakt lensler ve kapak hijyenine dikkat edilmemesi 
- Sanırım göz muayenesi konusunda oldukça ihmalkâr bir toplumuz. Erken tanı ve teşhis için rutin kontroller kaç ayda bir yapılmalı ve nelere dikkat edilmeli biraz bilgilendirebilir misiniz?
Maalesef toplumumuz göz sağlığı konusunda ihmalkâr davranmaktır. Olması gereken ise şikâyeti olsun olmasın herkesin yılda bir göz muayenesine gitmesidir. Erken tanı ve tedavi son derece önemlidir. Özellikle kuru göz hastalığının tedavisindeki gecikmeler gözde kalıcı hasarların oluşmasına neden olabilir. Kuru göz hastalığı tanısı alan hastalarımızda da takip aralığı hastalığın durumuna göre değişmektedir. 


25 Ocak 2020 Cumartesi

KORNEAL ÇAPRAZ BAĞLAMA (CROSS-LINKING) SONRASI BİZİ NELER BEKLİYOR?


Korneal çapraz bağlama, diğer adıyla cross-linking işlemi genel olarak iki şekilde yapılabiliyor: Epi-off (epitel kazınarak) ve epi-on (epitel kazınmadan). Etkinliği daha iyi olması nedeniyle de en sık epi-off tekniği tercih ediliyor. Peki, epi-off cross-linking sonrasında hastalarımızı neler bekliyor ve hastalarımıza neler öneriyoruz? Konunun daha kolay ve açık bir şekilde anlaşılabilmesi için, yazımı soru-cevap şeklinde tasarladım. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum. 

- -  İşlemden sonra gözlerimizde ne tür şikayetler olur ve ne kadar sürer?
- -  İşlem sonrasında hastalarımızda gözde ağrı, yanma, batma, sulanma, kızarıklık ve bulanık görme bekleriz. Bulanık görme dışındaki diğer şikayetlerin azalarak 3-4 gün içerisinde sona ermesini bekleriz. Bu şikâyetlerin beklenenden daha uzun sürmesi durumunda, şiddetlerinin giderek artması durumunda, kapaklarda aşırı bir şişlik ve kızarıklık durumunda ve korneada beyaz bir kesafet oluşması durumunda acilen doktora başvurulmalıdır. 

- -  Cross-linking sonrasında görmede bulanıklık şikâyeti ne kadar devam eder?
- -  Görmede bulanıklık genellikle ilk 1 ayda artış gösterebilir ve tam anlamıyla bulanıklığın geçmesi 1-3 ay bazen daha da uzun sürebilmektedir. 

- -  İşlem sonrası genelde hangi damlalar yazılır? Nasıl kullanmalıyım?
- -  İşlem sonrasında genellikle topikal antibiyotik, steroid ve göz yaşı preperatları yazılır. Bu damlalara steroid hariç hemen başlamak gerekir. Steroid içeren göz damlasının kontakt lens çıkartılıp epitelin kapandığından emin olduktan sonra başlanması gerekmektedir. Topikal steroid kullanım süresi 2-4 haftadır. Steroid kullanımı tamamen doktor kontrolünde olmalıdır. Gereksiz steroid kullanımı glokoma, katarakt oluşumuna ve fırsatçı enfeksiyonların (Uçuk virüsü ve mantar) oluşmasına neden olabilir.

- -  İşlem sonrası kullanmam gereken damlaları gece de damlatmalı mıyım? 
- -  Aksi söylenilmediği taktirde, hastaların gece uyanarak damla damlatmalarına gerek yoktur. 

- -  İşlem sonrası gözün enfeksiyon kapmaması için nelere dikkat etmeliyim? 
- -  Topikal antibiyotik damlanın düzgün aralıklarla damlatılması ve hijyen kurallarına uyulması gerekmektedir. Damlalar öncesinde el yıkama, gözü ovalamama ve göz damlalarının uçlarının temiz tutulması alınması gereken önlemlerdir.   

- -  Kornea epitel iyileşmesini hızlandırmak için neler yapılabilir?
- -  İşlem sonrasında daha nitelikli ve kaliteli suni gözyaşı preperatları (CoQ10 + çapraz bağlı hiyalüronik asit (HA) kombinasyonunu, HA+trehaloz kombinasyonu ya da sadece HA (%0.20) içeren suni gözyaşı) tercih edilmelidir. Biz kliniğimizde ayrıca hastanın kendi kanından hazırlanan PRP (Platelet Rich Plasma) damlasını da ilk 1 hafta kullanması için hastaya başlıyoruz. Epitel ne kadar çabuk iyileşirse, hasta açısından da o kadar güvenli bir işlem haline gelmekte ve komplikasyon riski azalmaktadır. 

- -  İşlem sonrasında göze takılan bandaj kontakt lens ne zaman çıkartılır? 
-    Bu kontakt lens 3-4 gün gözde kalmalı ve epitel kapandıktan sonra çıkartılmalıdır. 

- -  Gözümde lens varken duş yapabilir miyim?
- -  Bilindiği üzere, kontakt lens gözde iken hele de kornea yaralı iken duş yapmak yapmak tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. 

- -  İşlem öncesinde kullanılan gözlükler işlem sonrasında da kullanılabilir mi?
- -  İşlem öncesinde verilmiş olan gözlükler işlem sonrasında da kullanılmaya devam edilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, cross-linking işlemi sonrasında kornea yapısında 1-2 yıl sürebilen değişimler olabilmektedir; bu da gözlük numarasını değiştirecektir. Klinik olarak stabilizasyon olmadan yeni gözlük reçetesi yazmak için acele edilmemelidir. 

- -  İşlem öncesinde kullanılan kontakt lensler işlem sonrasında da kullanılabilir mi?
- -  İşlem öncesinde kullanılan kontakt lensler de işlem sonrası epitel kapandıktan sonra, doktor onayıyla yeniden kullanılabilir. Yukarıda izah edildiği üzere, yeni kontakt lens denemelerinin yapılabilmesi için de korneada stabilizasyonun sağlanması gerekmektedir. Bunun için de en az 3-6 ay beklenmesi gerekmektedir. Bu sürelerin kişiden kişiye değişebileceği de akılda tutulmalıdır.

- -  İşlem sonrasında göziçi mercek (FAKİK İOL) implantasyonu yaptırılabilir mi?
- -  İşlem sonrasında FAKİK İOL implantasyonu yapılabilmesi için bazı şartların yerine getirilmiş olması gerekir. Öncelikle korneanın stabil olduğundan emin olunması gereklidir. Ortalama 1 yıldır göz numaralarının ve kornea topografi değerlerinin stabil olması gereklidir. İkincisi, hastamızın gözlük takıldığında görme düzeyinin tatminkâr düzeylere çıkıyor olması gerekir. Çünkü, gözlükle görme düzeyi artmayan ya da çok az artan hastalar bu ameliyattan çok istifade edemezler. Üçüncüsü, ön kamara derinliği değerinin en az 3 mm olması gereklidir. 

-  -  Crosslinking işlemi yapıldıktan sonra Excimer laser yaptırarak göz numaramı sıfırlayabilir miyiz ya da numaramı azaltabilir miyiz?
- -  Crosslinking yapıldıktan sonra eğer stabilizasyondan (en az 1 yıl) eminsek ve kornea yeterince kalınsa, PRK ya da “No Touch Lazer” ile çok kısıtlı bir topografik düzeltme yapılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, burada amaç hastayı gözlüklerinden kurtarmak değildir. Topografik bir düzeltme yaparak hastaların gözlüksüz görme düzeylerini biraz olsun arttırmaktır. Numaranın düşürtülmesine yönelik yapılacak agresif düzeltmeler korneanın aşırı incelmesine ve keratokonus hastalığının daha da ilerlemesine yol açabilir. 

- -  Crosslinking işleminin olası komplikasyonları nelerdir?
  -  Genel olarak güvenli bir işlem olmasına karşın, işlem sonrası bazı komplikasyonlar görülebilir.
Bu komplikasyonlar:
-       İşlemin başarısız olması
-       Kornea enfeksiyonu
-       Korneada ödem
-       Korneada steril infiltratlar
-       Korneada skar
-       Korneada kalıcı lekelenme (haze)
-       Kornea epitel defektinin (yaranın) kapanmasında gecikme
-       Korneada aşırı düzleşme



  
-->

KORNEAL ÇAPRAZ BAĞLAMA (CROSS-LINKING) SONRASI BİZİ NELER BEKLİYOR?

Korneal çapraz bağlama, diğer adıyla cross-linking işlemi genel olarak iki şekilde yapılabiliyor: Epi-off (epitel kazınarak) ve epi-on...